KINALI HASAN

Hasan’ın bulunduğu 2. bölüğün komutanı Yüzbaşı Sırrı Bey olarak kayıtlarda yer almaktadır. Yüzbaşı Sırrı Bey askerlerini savaşa bizzat hazırlar, talimlerini kendi yaptırır, sürekli birlik içerisinde dolaşarak askeri ile tek tek sohbet eder dertleşirdi. Genç yaşına rağmen bir baba edasıyla askerine kol kanat gerer, cephede her biri ile tek tek ilgilenirdi. Yüzbaşı Sırrı Bey talimlerine başlamadan önce, birliğine yeni katılan askerleri ile tanışmak ve sohbet etmek ister ve dolaşmaya başlar. Asker arasında dolaşırken Hasan’ın başındaki kına Sırrı Bey’in dikkatini çeker. Cepheye gelen askerlerin sağ ellerinde, sağ elinin üç parmağında ya da sağ ayağının parmaklarında kına görmeye alışıktı Sırrı Bey ama baştaki kınayı ilk defa görüyordu. Hasan’a bunun manasının ne olduğunu sorduğunda Hasan utandı, üzüldü ve dedi ki komutanına:

-Komutanım, buraya geleceğim vakit anam yaktı bu kınayı. Ben de niye diye sormadım.

Sırrı Bey:

-Öyleyse bir mektup yaz da sor bakalım, biz de öğrenmiş olalım.

Hasan:

-Ben yazı yazmasını bilmem ki komutanım.

Sırrı Bey:

-Öyleyse sen söyle bölük yazıcısı yazsın köyüne, bakalım ne cevap gelecek?

Hasan:

-Baş üstüne komutanım.

Bir istirahat anında bölük yazıcısı Hasan’ın yanına gelir. Hasan söyler, o yazar. Selam kelamdan sonra Hasan, bulunduğu yerin güzelliğinden, çiçeklerin kokusundan, arkadaşlarının dostluğundan, komutanının tatlı dilinden bahsettikten sonra, konuyu kınaya getirir.

– Anacığım, kumandanım saçımdaki kınayı sordu, ben bilemedim. Arkadaşlarımın arasında mahcup oldum.Kınanın bir mânâsı varsa bildir de kumandanıma söyleyeyim.

Mektup Yozgat yollarına çıkar ancak ne vakit varır bilinmez. Çanakkale Savaşı'nda anasının kınalı kuzusu şehit düşer. Ve mektup gelir. Yüzbaşı Sırrı Bey mektubu alarak okumaya başlar. Mektup da Hasan’ın anası şunları yazmıştır:

Yavrum, Hasanım, Kınalı Kuzum,

Mektubun geldi, sanki dünyalar benim oldu. Köy kâtibi okudu, ben ağladım. Kumandanını pek sevmişsin, ne güzel! O senin babının yarısıdır. Sakın ola yavrum kumandanının emrinden çıkma, önünden aykırı geçme. Ateşe bas dese basasın yavrum. Kars’tan, Siirt’ten, Adana’dan, Uşak’tan arkadaşların olmuş. Birbirinizi çok sevip iyi geçinirmişsiniz. Elbette öylesi yakışır yavrum. Onlar senin dünya ahret hakiki kardeşlerindir. Sakın onları incitme yavrum. Sütümü sana helal etmem. Kumandanın saçındaki kınayı sormuş. Bunda bilmeyecek ne varmış ki yavrum? Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Ben de dört kardeşin içerisinde en çok seni sevdiğim için seni vatan, millet ve Allah yolunda kurban olarak seçtim. O yüzden başını kınaladım.

Anan Hatçe

Ey kayraman Türk kadını!

 Sen bu topraklarda kınalı Hasanlar doğurdukça kim göz dikebilir senin öz vatanına?

 Sen ak sütünle emzirdiğin koç yiğidi bu aziz vatana kurban adarsan hangi gafil seni bu topraklardan ayrı koyabilir?

 Sen şehidinin üstüne al bayrağı örtüp "Vatan sağ olsun!” dedikçe vatan ebediyen senin olacaktır.

 Sen, Çanakkale'de kanlarını akıtan Mehmetçikler kadar kahramansın!

 Ey eli öpülesi türk kadını! Bağrından toprağın kara bağrına kan akıttın, can verdin. Allah da seni cennette nurlandırsın!

  Sen var oldukça gökyüzünden bu bayrak inmeyecek,

  Minarelerde okunan şu ezan susmayacak,

  Yurduna düşman ayağı basmayacak!

Sil gözyaşlarını! Şehit oğlunun ruhu cennetten sana gülümserken ağlamak yakışmıyor sana... Onun düştüğü yerlerde şimdi menekşeler açmış, fidanlar boy atmış. Gözünün yaşını sil de gururla bak geleceğe...

 Yiğidin, kınalı kuzun ebedi vatanı beklemekte...